Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

ince ne demek?

 - 6 sözlük, 7 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

ince anlamı
sf. 1. Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı: İnce minare. İnce değnek. İnce kitap. 2. Zayıf: "Sarışın, kuru, ince bir kadındı." -Y. K. Beyatlı. 3. Taneleri ufak, iri karşıtı: İnce un. İnce kum. 4. Aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı: İnce nakış. 5. Ayrıntılı: "Bugün temizlikçi geliyor. Şöyle ince bir temizliğe..." -T. Uyar. 6. Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar). 7. Tiz (ses), pes karşıtı: "İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi." -R. N. Güntekin. 8. Hafif, gücü az: "Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir." -S. F. Abasıyanık. 9. mec. İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı: "Benim hasta olduğum günlerde her şey uzun uzun düşünülmüş, ince hesaplarla hazırlanmıştı." -R. N. Güntekin. 10. mec. Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı: "Bu gülümseyişte, herkesin hemen seçemeyeceği bir ince alay gizli." -A. Ağaoğlu.

Kişi Adları Sözlüğü

İnce anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Erkek
Düşünce, duygu veya davranış bakımından, sevgi ve saygı uyandıran, nazik.
Cinsiyet: Kız
Düşünce, duygu veya davranış bakımından sevgi ve saygı uyandıran, nazik.

Tarama Sözlüğü

ince anlamı
Dikkatle.

Türkçe - İngilizce

ince anlamı
sıfat
1) thin
2) fine
3) slender
4) slim
5) subtle
6) delicate
7) delicate
8) refined
9) precision
10) lean
11) nice
12) sharp
13) tricky
14) tenuous
15) fragile
16) gracious
17) polite
18) courteous
19) graceful
20) subtile
21) attic
22) gracile
23) dainty
24) attenuate
25) civilized
26) brittle
27) vaporous
28) trickish
29) tricksy
30) sylphish
31) sylphlike
32) sylphy
33) scarious
34) urbane
35) keen

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

ince anlamı
İnce

Doğu Trakya

ince anlamı
Sivrisinek

Rize

Yerleşim Birimleri Sözlüğü

İnce anlamı
Iğdır ili, Tuzluca ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

ince eş anlamlısı

ayrıntılı
sf. 1. Ayrıntısı olan, teferruatlı, tafsilatlı, detaylı, mufassal: "Kimi rejisörler ise çeşitli oyunlarının kahramanları hakkında kendisinden ayrıntılı bilgiler istiyorlardı." -N. Hikmet. 2. zf. Ayrıntılara girerek: "Görüştüğümüzde daha ayrıntılı konuşuruz." -A. Ümit.
enikonu
zf. İyiden iyiye, iyice, oldukça: "Rahmi idadide okurken Rıza efendi artık enikonu zengindir." -T. Buğra.
zayıf
sf. 1. Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan): "Uzun boylu, zayıf, ellilik bir hanım." -S. M. Alus. 2. Görevini yapacak yeterli gücü olmayan: Zayıf bir ordu. Gözleri zayıf. 3. mec. Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan: Zayıf bir yapı. 4. mec. Önemli, güvenilir olmayan: Zayıf bir bilgi. 5. mec. Çok az: Zayıf bir ihtimal. 6. Enerjisi, etkisi, yoğunluğu az olan: Radyoda uzak bir istasyonun zayıf sesini duydu. Zayıf ışık. 7. is. Başarısızlığı gösteren not. 8. mec. Bilgi yönünden yeterli olmayan, yeteneksiz: Zayıf bir öğretmen. 9. mec. Kişilik ve ruhsal yönden gereği kadar güçlü olmayan: "Zayıf ve uydurma bir âşık bu cevaba karşı perişan olurdu." -A. Gündüz.

ince zıt anlamlısı

iri
sf. Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan, ince karşıtı: "Onun getirdiği kızarmış eti, şarabı, iri ve sulu elmaları acele yuttu." -Ö. Seyfettin.
kaba
sf. 1. Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı: "Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı." -Ö. Seyfettin. 2. Taneleri iri: Kaba çakıl. 3. Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse): "Kaba, hantal, şivesiz bir sürü adamlar kafesinin önüne toplanırlar." -R. H. Karay. 4. Hafif olduğu hâlde kalın veya hacimli: "Kaba bir yün döşekle temiz bir şilte, yastık yorgan buldum." -H. R. Gürpınar. 5. is. Kuyruk sokumunun her iki yanındaki şişkin yer. 6. mec. Terbiyeye, inceliğe aykırı, çirkin, kötü: "Çocuklardan biri ağzından çok fena, çok kaba bir şey kaçırdı." -O. C. Kaygılı.
kalın
(I) sf. 1. Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı: "Alt katta her tarafın pencereleri kalın, sık demir parmaklıklarla örtülüydü." -H. R. Gürpınar. 2. Enli ve gür (kaş). 3. Yoğun, akıcılığı az olan: Kalın bir sis tabakası. 4. Etli, dolgun: "Dudakları kalın, yüzü ergenlik içinde..." -M. Ş. Esendal. 5. Pes (ses).
kalın
(II) is. hlk. Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para veya armağan, ağırlık: "Babam senden çok mu istedi kalını?" -Halk türküsü.
kalın
(III) Mayalı hamurun parçalara ayrılıp tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü.
pes
(I) ünl. Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için veya birinin şaşkınlık veren davranışlarına karşılık olarak kullanılan bir söz.
pes
(II) sf. Hafif, yavaş sesle söylenen, pest, ince karşıtı: "Nihayet Zehra kapıya doğru yürüyünce pesten, sevinçli seslerle söyleşerek arkasından giderler." -R. H. Karay.

"ince" için örnek kullanımlar

Üstelik ince yüksek topuklu bir ayakkabıyla da elbisesini kombinlemiş.
Moreover, a thin high-heeled shoes or dress kombinlemiş.
Kaynak: posta.com.tr
En ince kablonun 1 kilometresinde ise 6 kilogram 750 gram bakır bulunuyor.
1 km of the finest of the cable has a 6-kilogram 750 grams of copper.
Kaynak: ekonomi.haber7.com
En ince ve en hayati pasları veren Baroni zaman zaman oyundan kopuyor.
Baroni, from time to time, which is the thinnest and most vital game, breaking up passes.
Kaynak: hurriyet.com.tr
İnce zarlarda girişim, ince zar a düşürülen ışığın , yansıma ve kırılma olaylarına uğrayarak, girişim olayını meydana getirmesidir.
Kaynak: İnce zarlarda girişim

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.