Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

asıl ne demek?

 - 4 sözlük, 5 sonuç.

BSTS / Tarih Terimleri Sözlüğü

asıl anlamı
Yeniçeri ocağından olanların ulufelerini gösteren defterin özgün nüshası.

Güncel Türkçe Sözlük

asıl, -slı anlamı
is. 1. Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı: Bir belgenin aslı. 2. Kök, köken, kaynak: Yazının aslı resimdir. 3. Gerçeklik: Bu haberin aslı yok. 4. Soy, nesep: "İnsan dedi, aslını unutmamalıdır." -S. F. Abasıyanık. 5. sf. Gerçek, esas: "Ama benim asıl niyetim eski sevgilisinin adını öğrenmek." -A. Ümit. 6. sf. Bir şeyin temelini oluşturan, ana. 7. sf. Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan: Asıl sanat budur. 8. sf. Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı: Asıl jüri üyesi toplantıya gelmediğinden yedek üye çağrıldı. 9. zf. (a'sıl) Gerçekten, gerçek olarak: "Bana umut vermeye çalışıyor ama asıl onun teskin edilmeye ihtiyacı var." -A. Ümit.

Türkçe - İngilizce

asıl anlamı
sıfat
1) main
2) original
3) actual
4) real
5) principal
6) master
7) true
8) central
9) virtual
10) authentic
11) intrinsic
12) pivotal
13) cardinal
14) elementary
15) in chief
isim
1) original
2) origin
3) provenance
4) origination
5) foundation
6) extraction
7) gist
8) groundwork
9) root-stock
10) fountain-head
zarf
1) principally

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

asıl anlamı
Ekin.

Kılkış -Çanakkale

asıl anlamı
(< Ar. asl) asıl, esas, kök

asıl eş anlamlısı

ana
is. 1. Çocuğu olan kadın, anne: "Anası mutfakta bir tabağa marul doğruyor." -Y. Atılgan. 2. Yavrusu olan dişi hayvan. 3. Dinî bakımdan aziz tanınan bazı kadınlara verilen saygı unvanı: Fatma Anamız. Meryem Ana. 4. ünl. Yaşlı kadınlara saygılı bir seslenme sözü. 5. Velinimet: Yoksullar anası. 6. Alacağın veya borcun, faizin dışında olan bölümü. 7. sf. Temel, asıl, esas: "Ana bina aradan geçen elli beş yıla karşın değişmemiş." -A. Kutlu. 8. mat. Çizgilerden herhangi birini anlatan kelimeye sıfat olarak geldiğinde o çizginin, belirli bir kural altında hareket ederek bir yüzey oluşturmaya yaradığını anlatır.
esas
is. (esa:sı) 1. Bir şeyin özünü oluşturan ana öge, temel. 2. Bir iş veya sözde doğru biçim: Bu işin esası böyle değil. 3. sf. Ana, temel olarak alınan, başlıca, asal, esasi: Esas düşünce. Esas görev.
gerçek
is. 1. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat. 2. Gerçeklik: "Her hâlde o gün imparatorluğun ölümü apaçık bir gerçekti." -H. E. Adıvar. 3. Doğruluk: "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir." -B. Felek. 4. sf. Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki, reel: Kâğıt paranın saymaca değeri varsa da gerçek değeri yoktur. 5. sf. Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici: Gerçek elmas. Gerçek hikâye. 6. sf. Temel, başlıca, asıl: "Bir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır." -N. Ataç. 7. sf. Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan: Bu peyzajdaki çiçekler son derece gerçek. 8. sf. Yapay olmayan. 9. sf. fel. Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan.
gerçeklik
is. Gerçek olan, var olan şeylerin tümü, hakikat, şeniyet, realite: "Çok işte ne yapıyorsak onu yapıp bunda da gerçekliği belirlemekle yetinebiliriz." -N. Uygur.
hakikat
is. (haki:kat) 1. Gerçek: "Fakat ben başka bir şey yapacağım, bir şey ki bütün hakikatleri önüme serecek." -R. H. Karay. 2. Gerçeklik. 3. zf. Gerçekten: "Beni oyaladı lakin hakikat adamakıllı içerlemiş." -M. Ş. Esendal.
kaynak
is. 1. Bir suyun çıktığı yer, kaynarca, pınar, memba, göz: "Sonra yavaşça kaynağa doğru eğildi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. Bir şeyin çıktığı yer, menşe: İnanılır kaynaklardan alınan haberlere göre... 3. Gelir, kazanç, sağlık vb.ni sağlayıcı öge: "Yabancı bir idare, iktisat, ticaret, memleketin bütün kazanç kaynaklarına musallat olur." -F. R. Atay. 4. Araştırma ve incelemede yararlanılan belge, referans: Tapu kayıtları onun XVI. yüzyılda yaşadığını gösteren başlıca kaynaklardandır. 5. Herhangi bir bilim dalında yazılmış olan yazı veya eserlerin bütünü, literatür. 6. İki metal veya yapay parçayı ısıl yolla birleştirme yöntemi, kaynaştırıp yapıştırma işi. 7. mec. Sırayı beklemeden başkalarının hakkını alarak mevcut sıranın ön taraflarına girme işi. 8. fiz. Herhangi bir enerjinin oluşup çevreye yayıldığı yer: Işık kaynağı. Isı kaynağı.
kök
(I) is. 1. bit. b. Bitkileri toprağa bağlayan ve onların, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm. 2. bit. b. Süsende olduğu gibi yer üstüne sap çıkaran çok yıllık yer altı gövdesi. 3. Bazı şeylerde dip bölüm: Diş kökü. 4. Sapıyla çıkarılan bitkilerde tane: Üç kök maydanoz. 5. mec. Dip, temel, esas: "Ta gölden başlayan tipi ve fırtına Şebben'in sıcak evini kökünden sarsıyordu." -H. E. Adıvar. 6. mec. Kaynak, köken: "Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı." -A. Ş. Hisar. 7. mec. Bir kimseyi bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü. 8. db. Kelimenin her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü: Yaptırmak kelimesinde kök, -yap bölümüdür. 9. kim. Olağan şartlarda çevresinden yalıtılamayan ancak birçok tepkimede nitelik değiştirmeden geçebilen atom kümesi. 10. mat. Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer.
kök
(II) is. müz. 1. Sazı kurmaya yarayan burgu, kulak. 2. Sap.
köken
is. 1. Bir şeyin çıktığı, dayandığı temel, biçim, neden veya yer, menşe: Yazının kökeni resimdir. 2. Soy, asıl. 3. tic. Bir malın üretildiği veya yapıldığı, alındığı, getirildiği yer, menşe, orijin. 4. hlk. Kavun, karpuz, kabak vb. bitkilerin toprak üstünde yayılan dalları. 5. esk. Tulumbacı hortumlarının uç kısmındaki sarı maden sap.
soy
is. 1. Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale: "Bizler hadi neyse böyle biraz gülünç bir adamın hafif adına katlanalım ama yarın, bizim soyumuzdan kimlerin yetişeceğini kim bilir." -M. Ş. Esendal. 2. Cins, tür, çeşit. 3. sf. İyi ve üstün nitelikleri bulunan. 4. esk. Manzum söz: "Boy boyladı, soy soyladı." -Dede Korkut.

asıl zıt anlamlısı

kopya
is. (ko'pya) 1. Bir sanat eserinin veya yazılı bir metnin taklidi, asıl karşıtı: "Edebiyatımız iptidai, resmimiz basit, felsefemiz kopya, okuma yazma bilmek bir irfan sayılıyor." -P. Safa. 2. Suret çıkarma işi. 3. Bir sınavda soruları cevaplamak için başka birinden veya yerden gizlice yararlanma. 4. Yazılı sınavda gizlice bakmak için hazırlanmış kâğıt. 5. sf. Taklit edilmiş olan: "Hanımlar köşe minderinin sağ duvarındaki birkaç kopya resme daldılar." -H. E. Adıvar. 6. biy. Aynı canlıdan eşeysiz olarak üreyen canlı, klon.

"asıl" için örnek kullanımlar

Diyarbakır'daki STK'lar: Mescit ve camiler asıl kimliğine kavuşturulmalı.
Diyarbakır NGOs: the real identity of the mosque and the mosque kavuşturulmalı.
Kaynak: timeturk.com
23 Şubat 2013 Cumartesi, 07:35:01Güncelleme: 08:38:43. Asıl kudret kabuğunda!
Saturday February 23, 2013, 07:35:01 Updated: 8:38:43. Actual power shell!
Kaynak: haberturk.com
Son zamanlarda okuduğum en anlamlı yazılardan biri: Can Dündar/Asıl eksiklik..
One of the most significant articles that I've read lately: Can Dundar / main shortcoming ..
Kaynak: blog.milliyet.com.tr
Başbakan Erdoğan: Asıl ihanet çözümü engelleyerek millete yapılan ihanettir.
Prime Minister Erdoğan: The real betrayal betrayal of the nation by blocking solution.
Kaynak: timeturk.com
Bilinen adları: çukursuz engerekler, asıl engerekler, Eski Dünya engerekleri. Engerekler (Viperinae), zehirli yılanlar familyası
Kaynak: Engerekler
Karadeniz iklimi (Okyanusal İklim veya Ilıman Deniz İklimi ) asıl olarak Karadeniz Bölgesi 'nde ve Marmara Bölgesi 'nde Karadeniz
Kaynak: Türkiye'de Karadeniz iklimi
Josef Stalin (asıl adı İosif Vissariyonoviç Çugaşvili) (18 Aralık 1878; Gori , Tiflis Guberniyası - 5 Mart 1953, Moskova ), Gürcü asıllı
Kaynak: Josef Stalin
Haiti, asıl adıyla Haiti Cumhuriyeti, Amerika 'da Karayip Denizi 'nde bir ada ülkesidir. Küba 'nın doğusunda yer alan Hispaniola adasını
Kaynak: Haiti
Korgeneral, birçok ülkenin kara ve hava kuvvetlerinde asıl görevi kolordu komutanlığı olan ve Tümgeneral le Orgeneral arasındaki askerî
Kaynak: Korgeneral
Orgeneral, birçok ülkenin kara ve hava kuvvetlerinde asıl görevi ordu komutanlığı olan ve Korgeneral le Mareşal arasındaki askerî rütbe
Kaynak: Orgeneral
Albay, birçok ülkenin kara ve hava kuvvetlerinde asıl görevi alay komutanlığı olan ve Yarbay la Tuğgeneral arasındaki askerî rütbe. NATO
Kaynak: Albay
Tümgeneral, birçok ülkenin kara ve hava kuvvetlerinde asıl görevi tümen komutanlığı olan ve Tuğgeneral le Korgeneral arasındaki askerî
Kaynak: Tümgeneral
Binbaşı, birçok ülkenin kara ve hava kuvvetlerinde asıl görevi bölük veya tabur komutanlığı olan ve Yüzbaşı yla Yarbay arasındaki
Kaynak: Binbaşı
Tuğgeneral, birçok ülkenin kara ve hava kuvvetlerinde asıl görevi tugay komutanlığı olan ve Albay la Tümgeneral arasındaki askerî rütbe
Kaynak: Tuğgeneral
Cüneyt Arkın, asıl adı Fahrettin Cüreklibatır, (d. 8 Eylül 1937; Karaçay , Odunpazarı , Eskişehir ), Türk oyuncu . Sinemada canlandırdığı
Kaynak: Cüneyt Arkın
Yüzbaşı, birçok ülkenin kara ve hava kuvvetlerinde asıl görevi bölük komutanlığı olan ve Üsteğmen le Binbaşı arasındaki askerî rütbe.
Kaynak: Yüzbaşı
Fransa Lig Kupası, ( asıl adı Coupe de la Ligue) Fransa Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen , kaybeden takımların her turda elendiği
Kaynak: Fransa Lig Kupası

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.