Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

töz ne demek?

 - 9 sözlük, 9 sonuç.

BSTS / Felsefe Terimleri Sözlüğü

töz anlamı İng. substance Osm. cevher Lat.substantia Alm. Substanz Fr. substance hypostasis, hypokeimenon
(Yun. hypostasis, hypokeimenon = altta bulunan) : (Yunanca'da ousia = öz de aynı anlamda kullanılır.) Değişen durumlar ve niteliklere karşı kalıcı olan; bir başka şeyle ya da bir başka şeyde değil, kendi kendisiyle, kendikendisinde var olan. Öznede değil, kendinde var olan. Bağımsızca kendi içinde var olan. Spinoza'nın tanımı ile "Varoluşu için başka bir şeye gereksinme duymayan şey." Bağlılaşık kavramı -> ilinek. Modern doğa bilimleri için töz, görüngülerin taşıyıcısı anlamında biçimsel bir kavramdan başka bir şey değildir.

BSTS / Uygulayım Terimleri Sözlüğü

töz anlamı İng. ore Osm.cevher, filiz, mineral Fr. mineral
madencilik, metalbilim: 1- Öğelerin doğada katışık olarak bulunan kütlesi. 2- Ocaktan çıkarılan işlenmemiş ham maden.

BSTS / Veteriner Hekimlik Tarihi ve Deontoloji Terimleri Sözlüğü

töz anlamı
(hlk.) Kel koyun, boynuzsuz koyun.

BSTS / Yöntembilim Terimleri Sözlüğü

töz anlamı İng. substance Osm. cevher
Düşünbilimde evreni oluşturduğu ve altöğelere ayrılamayacağı varsayılan temel öğelerden her biri.

Güncel Türkçe Sözlük

töz anlamı
is. 1. Kök, asıl, cevher. 2. fel. Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram, cevher.

Kişi Adları Sözlüğü

Töz anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Erkek
Kök, asıl, cevher.

Tarama Sözlüğü

töz anlamı
Asıl, tabiat, künh, aslî cevher.

Türkçe - İngilizce

töz anlamı
isim
1) dust
2) powder
3) farina
sıfat
1) granulated

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

töz anlamı
Kulak arkasındaki çukur yer.

*Tavas -Denizli
Tokat, İkipınar *Mihalıççık -Eskişehir
*Düzce -Bolu
-Kastamonu
Saylan *Ünye -Ordu
*Nizip, -Gaziantep
*Antakya -Hatay
Hacıilyas *Koyulhisar -Sivas
-Yozgat
Çanıllı *Ayaş -Ankara
Dikili -Adana
*Mut ve köyleri -İçel

töz eş anlamlısı

asıl
is. 1. Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı: Bir belgenin aslı. 2. Kök, köken, kaynak: Yazının aslı resimdir. 3. Gerçeklik: Bu haberin aslı yok. 4. Soy, nesep: "İnsan dedi, aslını unutmamalıdır." -S. F. Abasıyanık. 5. sf. Gerçek, esas: "Ama benim asıl niyetim eski sevgilisinin adını öğrenmek." -A. Ümit. 6. sf. Bir şeyin temelini oluşturan, ana. 7. sf. Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan: Asıl sanat budur. 8. sf. Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı: Asıl jüri üyesi toplantıya gelmediğinden yedek üye çağrıldı. 9. zf. (a'sıl) Gerçekten, gerçek olarak: "Bana umut vermeye çalışıyor ama asıl onun teskin edilmeye ihtiyacı var." -A. Ümit.
cevher
is. 1. Bir şeyin özü, maya, gevher: "Şu kuvvetin, cevherin sırrını öğrenmek için soruyorum." -S. F. Abasıyanık. 2. Değerli süs taşı, mücevher. 3. mec. İyi yetenek: "Avrupa aristokratı, cevheri tükenmeye yüz tutmuş bir insandır." -P. Safa. 4. fel. Töz.
kök
(I) is. 1. bit. b. Bitkileri toprağa bağlayan ve onların, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm. 2. bit. b. Süsende olduğu gibi yer üstüne sap çıkaran çok yıllık yer altı gövdesi. 3. Bazı şeylerde dip bölüm: Diş kökü. 4. Sapıyla çıkarılan bitkilerde tane: Üç kök maydanoz. 5. mec. Dip, temel, esas: "Ta gölden başlayan tipi ve fırtına Şebben'in sıcak evini kökünden sarsıyordu." -H. E. Adıvar. 6. mec. Kaynak, köken: "Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı." -A. Ş. Hisar. 7. mec. Bir kimseyi bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü. 8. db. Kelimenin her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü: Yaptırmak kelimesinde kök, -yap bölümüdür. 9. kim. Olağan şartlarda çevresinden yalıtılamayan ancak birçok tepkimede nitelik değiştirmeden geçebilen atom kümesi. 10. mat. Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer.
kök
(II) is. müz. 1. Sazı kurmaya yarayan burgu, kulak. 2. Sap.

"töz" için örnek kullanımlar

Sokrates öncesi doğa filozofları ndan Anaksimenes 'in "arkhe " (töz - evrenin temel maddesi) olarak savladığı "hava"nın Yunanca karşılığı
Kaynak: Aer
birlikli, bütünlüklü tek bir töz olan insandan, aralarında ortak hiçbir nokta bulunmayan iki töz çıkartıp, iki töz arasında mantıksal
Kaynak: Arnold Geulincx
Töz, nitelik ve görünüm : Bu noktada Spinozacı töz , nitelik ve görünüm kavramlarına bakmak gerekir. Töz (substantia), kısacası, nedeni
Kaynak: Baruch Spinoza
Descartes felsefesinde, özellikle töz ve bilgi anlayışında mistisiszme varan bir yol sözkonusudur; dünya yı ve ben i bilmek mutlak ve
Kaynak: 17. yüzyıl felsefesi
Bir diğer deyişle madde, varolan tek töz dür. Maddecilik "fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu" yönündeki kuramdır.
Kaynak: Materyalizm
Çünkü tözcülüğe göre olayların ardında daima onlara desteklik eden bir töz vardır. Kategori:Felsefi kavramlar Kategori:Felsefi akımlar
Kaynak: Tözcülük
O, iki farklı özle tanımlandığı için, aralarında ortak hiçbir nokta bulunmayan ve bu nedenle birbirine bağlanamayan iki töz, yani zihin
Kaynak: Nicholas Malebranche
Schelling, Fichte'yle birlikte, değişmez töz düşüncesini reddeder ve onun yerine evrensel yaşamı, bilinçsizlikten bilince doğru gelişen ve
Kaynak: Friedrich Schelling
Çünkü tümellere tikellerin varlığından ayrı olarak varlık atfetmek, onları töz olarak kabul etmek demektir. matematiksel nesnelerin töz
Kaynak: Metafizik (Aristoteles)
bir şey” için farklı tanımlamalar ve adlandırmalar kullanmışlardır: pneuma , öz , töz , tin , can , ruh , nefs , maneviyat , akıl gibi... “
Kaynak: Bilinç
Gerçekliğin bilgisi eşyanın görünmeyen yüzünde (töz) gizlidir. oluşumu hakkında fikir sahibi olmak için de gizli yüzü yani töz ünü bilmek gerekir.
Kaynak: Soyutlama
Böylelikle zihin bedenden ayrı ve düşünsel töz olmaktan çıkarak, maddenin bir türü hâline gelmiş olur. Yatkınlıklar ve Oluşumlar
Kaynak: Gilbert Ryle

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.