yalan ne demek?
- 4 sözlük, 6 sonuç.Güncel Türkçe Sözlük
yalan anlamı
is. 1. Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz, kıtır: "Yalanı en güzel kullanmış olanlar eski Şarklılardır." -A. Haşim. 2. sf. Uydurma.
is. 1. Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz, kıtır: "Yalanı en güzel kullanmış olanlar eski Şarklılardır." -A. Haşim. 2. sf. Uydurma.
Tarama Sözlüğü
yalan anlamı
Yalancı, vefasız, sözünde durmaz.
Yalancı, vefasız, sözünde durmaz.
Türkçe - İngilizce
yalan anlamı
isim
1) deceit
2) lie
3) falsehood
4) fib
5) sham
6) plumper
7) untruth
8) tale
9) fabrication
10) falseness
11) prevarication
12) taradiddle
13) flam
14) invention
15) gammon
16) shave
17) tarradiddle
sıfat
1) untrue
2) untruthful
3) mendacious
4) hollow
5) telltale
6) quack
7) made-up
isim
1) deceit
2) lie
3) falsehood
4) fib
5) sham
6) plumper
7) untruth
8) tale
9) fabrication
10) falseness
11) prevarication
12) taradiddle
13) flam
14) invention
15) gammon
16) shave
17) tarradiddle
sıfat
1) untrue
2) untruthful
3) mendacious
4) hollow
5) telltale
6) quack
7) made-up
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
yalan anlamı
Yalancı: Adama garşı yalan çıktım.
Yalancı: Adama garşı yalan çıktım.
*Bor -Niğde
yalan anlamı
< ET yalgan: yalan. || yalan palan: uydurma sözler || yalan yere yohdan: gereksizce
< ET yalgan: yalan. || yalan palan: uydurma sözler || yalan yere yohdan: gereksizce
yalan anlamı
( < ET yalgan) Yalan// yalan yahşi: öteden beriden, şaka şenlik// yalan yanniş: ileri geri (konuşulmuş söz)
( < ET yalgan) Yalan// yalan yahşi: öteden beriden, şaka şenlik// yalan yanniş: ileri geri (konuşulmuş söz)
yalan eş anlamlısı
kıtır
is. 1. Minderin sertleşmesini sağlayan içindeki saman parçaları. 2. argo Yalan. 3. hlk. Patlamış mısır.
is. 1. Minderin sertleşmesini sağlayan içindeki saman parçaları. 2. argo Yalan. 3. hlk. Patlamış mısır.
uydurma
is. 1. Uydurmak işi. 2. Gerçek olmayan, gerçekmiş gibi gösterilen haber, asparagas. 3. sf. Gerçek dışı, uydurulmuş olan, yalan, sahte, asılsız, düzme: "Atatürk'ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü ‘uydurma dilcilik' gayretine alet etmişiz." -B. Felek. 4. sf. Yeni bir biçim verilmiş: "Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum." -H. Z. Uşaklıgil.
is. 1. Uydurmak işi. 2. Gerçek olmayan, gerçekmiş gibi gösterilen haber, asparagas. 3. sf. Gerçek dışı, uydurulmuş olan, yalan, sahte, asılsız, düzme: "Atatürk'ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü ‘uydurma dilcilik' gayretine alet etmişiz." -B. Felek. 4. sf. Yeni bir biçim verilmiş: "Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum." -H. Z. Uşaklıgil.
"yalan" için örnek kullanımlar
'Başkanlık sistemi Türkiye'yi böler' diyenler halka yalan söylüyor.
'Presidential system divides Turkey' Member is lying to the public.
Kaynak: pirsushaber.comİnternet ortamı denetimsiz durumdadır. Yalan yanlış bilgilerle doludur.
Internet access is uncontrolled environment. Lie is full of wrong information.
Kaynak: haberler.comÇünkü söylenen hakaretler, bence hepsi yalan, yanlış, yersizdi.
Because the insults said, I think all lies, false, out of place.
Kaynak: sabah.com.trBu konuda yalan söyleyenin kendi payına Allah belasını versin.
God damn its fair share of this subject one to tell a lie.
Kaynak: sporx.comYalan makinesi (poligraf) sorgulama sırasında insana bağlanarak yalan söyleyip söylemediğini tespit etmeye çalışan alet . Temel olarak kan
Kaynak: Yalan makinesi
Kaynak: Yalan makinesi
Yakın Kelimeler
(Tahmin etmek için bir harf girin)
